Sunday, December 20, 2009

Markanızı uzun yaşatacak vitamin sizde!

Bir markanın başarıyla yaşamasını sürdürmek, markanın yaşamı süresince yapılan çalışmaların tümünü kapsıyor. Yani, “marka oldu” artık tamam dersek, markamızın yaşam süresi kısalıyor. Bu nedenle de sürekli markayı beslemek, düşünmek, geliştirmek, yatırım yapmak önem taşıyor.
Başarılı bir markayı yaşatarak sürdürülebilirliğini sağlayan kurumlar, belirli tanımlayıcı karakteristik özelliklere sahip oluyorlar. Bunları şöyle sıralayabiliriz; vizyon, değerler, canlılık, gerçeklik, kazanç, gönüllülük. Bu karakteristiklerin her biri birbirinden bağımsız unsurlara sahip, ama marka için bir arada olma zorunlulukları var.
Kuruluşlar, marka değerini artırabilmek için çalışanlarıyla paralel hareket ediyorlar, vizyon/misyon ve değerlerini çalışanlarıyla paylaşmakla önemli aşama kaydediyorlar. Güçlü bir marka olabilmek için etkili yöntemlere başvuran yöneticiler, eğitim, iletişim faaliyetlerine öncülük veriyorlar.
Markaların, kendilerini bugünkü ve gelecekteki dünyaya ve topluma kanıtlamak için belirli aralıklarla yeniden yorumlanmaya ve yeniden keşfedilmeye ihtiyaçları bulunuyor
Vizyon
• Vizyon, bütün çalışanlar tarafından kolayca anlaşılır olmalı ve basit bir dille belirtilmelidir.
• Çalışanlara ilham verecek gücü olmalı ve herkesin görevi bulunmalıdır.
• Yazılış tarzı şimdi nasıl olduğundan çok kurumun nasıl olmak istediğini belirtmelidir; böylece motivasyon sağlanır, çalışanlar hedefe ulaşmak için gayret ederler.
• Vizyon teriminin uzun ömürlü olması için anlatılmalı, toplumun ve ekonominin tarifi yapılmalıdır. Ama aynı zamanda, başka bir kurumun başka bir yerde kullanmaması için uzun ve geniş olmamalıdır.
• Çalışanların görevleri belirtilmelidir. Düzenli olarak görevleri hatırlatılmalıdır.

Kurum değerlerinin sürekliliği olmalı ve değişmemelidir
Değerler
• İlkeler. Değerler, kurumun davranış şekli ilkeleridir ve vizyon gibi açıklıkla anlatılmalıdır. Bu değerler, karar verilirken kuruluşu ve başlı başına kurum çalışanlarının hareketlerini yönlendirir. Vaat edilen değerler, kurumun ilkelerini yönlendirir ve bu ilkeler marka için önemlidir.
• Devamlılık. Öz değerlerin sürekliliği olmalı ve değişmemelidir. Bu yıl ve gelecek yıl bu değerler aynı olmalıdır; aynı kurumun farklı bölgelerdeki değerleri de aynı olmalıdır.
• Saygılı. İyi kurumların kaliteleri, yerel alışkanlıklar hakkındaki değer ve gelenekleridir.
Canlılık
• Dinçlik. Vizyon ve değerler onaylanınca “görev tamamlandı” demek yetersiz kalıyor. Anlamlı olması ve markadaki etkisi için çalışanların uygulamalarıyla desteklenmesi gerekiyor.
• Yenilenme. Devam eden vaatler için “yaşayan marka” garantisi vermek zor ve sarsılması için de birçok yol vardır.
• Yeniden yorumlamak. Bu durum markalar için yolların tıkanması gibi bir durum. Markaların, kendilerini bugünkü ve gelecekteki dünyaya ve topluma kanıtlamak için belirli aralıklarla yeniden yorumlanmaya ve yeniden keşfedilmeye ihtiyaçları bulunuyor. Ayrıca kurumlar kendileri sürekli değişim halindeler. Bazıları, organik veya kazanılan ürünlerden daha fazla portföy oluşturmak için ana faaliyet konusunu güçlü kullanır. Diğerleri tersini yapmaya karar verir ve her zaman gerçeğin gerisinde kalır. Bu durumda kurumlar ikisinden birini seçmelidir; kademeli marka gelişimi veya daha az yaygın devrim. Her bir büyük veya küçük aktivite, çalışanlara marka özelliklerini ve markayı gün gün yaşamaya teşvik etmeyi hatırlatır.

Doğruyu söylemek markaya güven sağlar
Gerçeklik
• Doğruluk. Doğruyu söyle. Bu normal zamanlarda iyi bir kural ve markada güven meydana getirir. Bu özellikle sorunlarla uğraşılırken veya kriz zamanında önemlidir, gizlemeyi denemek veya doğruyu saklamak ahlaki değildir. Gerçek olan bazı insanlar tarafından biliniyorsa, mutlaka doğruyu herkes öğrenecektir. Bu durumda marka ününe ikinci bir zarar gelmiş olur.
• Dürüstlük. Dürüst olmak, yalnızca doğru sözlü olmaktan daha iyidir, dürüstlük, bütün açıklamayı kapsar. Örneğin işletme tarafından ve olası sonuçlarla değerlendirilen çeşitli seçenekler olabilir.
• Bozukluk, bükülme. Doğru her zaman iyi olana götürmez. Bu yüzden global kuruluşlar mesajın farklı ülkelerde ve farklı kültürlerde nasıl algılandığını dikkatlice düşünmelilerdir. İfadeler, uluslar arası sınırların bir ucundan diğer ucuna kadar olan bir alanda çarpıtılabilir veya anlam değişikliğine uğrayabilir veya farklı algılanabilir. 2 çeşit hata vardır; Birincisi, perspektif ve inançların farklılıklarına önem vermemek ve size ait olan inancın önde olup doğru olanın bu inanç olduğunu kabul etmek, bu durumda hiçbir açıklama veya tercümeye ihtiyaç duyulmuyor. İkincisi ise, iyilik yapmak için farklı izleyicilere göre doğruyu değiştirmeye çalışmaktır.
Çalışanlar kazanan takımın parçası olmaktan gurur duyarlar
Zafer
• Hayatta kalmak ve başarıya ulaşmak. Bunlar her kurum için önemli mesleki ilkeleri. Mesleki başarı olmadan bütün diğer kriterler tartışılabilir veya ödün verilebilir duruma gelirler. Ama unutulmamalı ki, en iyi kurumlarda başarıyı sağlayan bu kriterlerdir, etik dışı çalışmayla veya parayla elde edilen ödül bu başarıyı sağlamıyor.
• Kesinlik. Markası önde olan kurumlar, diğer rakiplerinden daha çok netlerdir.
• Kazanan takım. Çalışanlar, kazanan takımın parçası olmaktan ilham alırlar.

Gönüllülük ve kurumsal sosyal sorumluluk bizim ülkemizde de markayı yaşatmak için önemli bir özellik haline geldi
Gönüllülük
• Vatandaşlık. Gönüllülük ve kurumsal sosyal sorumluluk bizim ülkemizde de markayı yaşatmak için önemli bir özellik haline geldi. Son on yıldır Amerika’da mesleki hayatta ayırt edici özelliklerden biri olan gönüllülük “markayı yaşatmak” anlayışını hareketlendiren önemli bir rol. Ticaret git gide artarak globalleşiyor, kurumlar da sorumluluk anlayışını genişleterek, kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları gerçekleştiriyor.
• Firmaya destek vermek. Kurum önemli ölçüde sosyal sorumluluk için farkındalığı büyütebilir ve çalışanlarını yardımseverlik ve bağış yapma konusunda bilgilendirebilir. Çalışanlar da bu bilgileri çevreleriyle paylaşarak ve kendileri de bağış yaparak kurum yardımını gerçekleştirebilir.
• Çalışanlarına destek vermek. Çalışanların her birinin paralarını ve zamanlarını harcayacakları şeyler için farklı sebepleri bulunur. Öncü firmalar “yaşayan marka” için çalışanlarını cesaretlendirerek projeleri için destek verebilirler.

Markayı yaratmak ve ayakta tutmak, emek ve kaynak istiyor, en fazla da strateji gerektiriyor. Marka kuruluşların can damarı ve gelecekleri. Bu nedenle çok büyük yatırımlar yapılıyor. Başarı da zaten bunu kabul etmekte ve önem vermekte yatıyor. Yöneticiler hadi çalışanlarla birlikte iş başına…

Sunday, October 18, 2009

Ne kadar yaratıcısınız?

Çok zor olan bir ihtiyacı keşfettiyseniz, inovasyon fırsatını yakalamışsınız demektir

Etrafımızda markalar uçuşuyor. Ne tarafa baksak, hangi amaç için ilişki kursak, markalar bizi sarmalamış durumda.
Dünya üzerinde binlerce üretim yapılıyor. Her birinin bir markası var veya bir marka altında üretiliyor. Dünya rekabeti içinde bu ürünler arasında bizim markamız nasıl, nerede diye kendinize sordunuz mu?
Piyasaya yeni bir ürün hazırlanmasında Çinlilerin yeteneğine diyecek yok. Hatta buna “çekik göz” zekası diyebiliriz. Tabii Çinliler taklitte de çok ustalar. Bir Çin kuruluşunun, piyasaya çıkan yeni bir arabanın MR’ını alarak çoğaltması tam tamına 21 gün sürüyormuş, bunu biliyor muydunuz? Bu hıza kim yetişebilir ki?

Alıcı başka şeyler arıyor. Alışmadığı, görmediği, sıra dışı deneyimler görmek istiyor. Bu alanları yakalayabiliyorsanız, çok zor olan bir ihtiyacı keşfettiyseniz, inovasyon fırsatını yakalamışsınız demektir.

Müşteri sıra dışı deneyimleri bekliyor

Müşteri, sıra dışı deneyimleri bekliyor, daha önce görmediği, alışmadığı… Inovasyon fırsatı tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Müşterinin aradığı ama hiçbir yerde bulamadığı sıkıntının çözüm noktasında inovasyon gündeme geliyor.

Müşteri kendi hayalindeki ürünü bekliyor. Üreticilerin de artık müşteri dünyasına seslenmeye, müşterinin kafasındakini vermeye odaklanmak zorunluluğu bulunuyor. Müşteri nerede sıkılıyor ve ihtiyacını bulamıyorsa, kriz yaşıyorsa, o noktada yenilik ihtiyacı doğuyor. Kısaca, müşteriden ürüne doğru düşünmek adeta zorunlu.

Tüketici, ihtiyacının ne olduğunu tam olarak tarif edemiyor. Çoğu kez yaşadığı sorunu bile anlatması mümkün olmuyor. Belki de pazarlama yöneticilerinin esas olarak görevi; müşterinin kendisine bile ifade edemediği sorununu anlayıp, ona çözüm getiren inovasyonlar yapılmasını planlamak olmalı. Adeta müşterinin yaşamının içine dalıp, onunla birlikte solumalı, onu incelemeli ve sorunlarına çözüm üretmelidirler.
Değişen müşteri beklentilerini en iyi ve en hızlı anlayan ve inovasyon yaparak bunlara çözüm üreten şirketler, krizden en fazla yararlanan şirketler olacaktır.

Alt Pazar inovasyonunu önemseyin

Ekonomi içinde, mevcut pazar yanında, Alt Pazar inovasyonu da daha geniş kitlelere hitap edebilmek için gündeme geliyor. Tüketmeyenleri tüketici yapmak, daha geniş kitlelere açılmak önemli. Özellikle ülkemiz gibi dar gelirli nüfusu fazla ekonomilerde, o nüfusa hitap edecek alternatif markaların yaratılması ve hızla büyümesi sıra dışı bakış açısı ve sıra dışı inovasyon yaklaşımı ile oluşuyor.

Aslında dünya ekonomisi içinde “inovasyon ekonomisi” yeni bir alan oldu. Gelecek de galiba burada, ekonomilerin canlanmasını sağlayacak itici güç olarak kullanılabilir. Dünya üzerinde markaları başarıya götüreek birçok nokta olabilir, ancak, para kazandıracak en önemli üç noktayı şöyle özetleyebiliriz : yeni fikirler, yeni fikirlerin hayata geçirilmesi ve pazarlama.

Farklı olabilmek için farklı düşünmek, farklı yaratmak gerekir

Farklılaştırılmış değer yaratmak, kuruluşların başarısını ve geleceğini etkiliyor. Peki o zaman farklı değeri nasıl yaratabiliriz? Fırsatları belirleyeceğiz, gözlem yapacağız, gelişmeleri takip edeceğiz ve değeri yaratacağız.
İhtiyaçları fark etmek, inovasyon kültürü, fikirler, inovasyon süreci ve organizasyon, fırsatlar, geliştirme ve uygulamak, ürünler, hizmetler, süreçler, farklı olabilmek için farklı düşünmek farklı yaratmak gerekir. Bunları bilirsek, daha çabuk başarıyı yakalarız.

Bütün bunlarla birlikte, dünyanın içinde bulunduğu teknolojik değişim ve gelişim, inovasyon boyutlarını ve konularını ve hatta alanlarını, araçlarını değiştirdi. Ne yaparsanız yapın, internet ortamında da farklılığınızı ortaya koymalısınız ki, hedef kitleleri yakalayabilin.
Bir ülkenin yaşam standardı, rekabet gücünün artışı ile doğru orantılı. Rekabet gücü için üretkenliğin teşviki önem taşıyor. Üretkenliği artıran en önemli araç inovasyondur. Bu nedenle inovasyon, ülkeler için ekonomik büyümenin, artan istihdamın ve yaşam kalitesinin anahtarıdır.

Markalara para kazandıracak en önemli üç nokta :
- yeni fikirlerin keşfedilmesi,
- bu fikirlerin hayata geçirilmesi ve
- pazarlanması

Friday, June 19, 2009

Altın Pusula’lar sahiplerinin elinde !


Altın Pusula Halkla İlişkiler yarışmamız sonuçlandı ve ödüller sahiplerine kavuştu. Bütün kazananları içtenlikle kutluyorum, iletişim sektörüne katkılarının devamını diliyorum.
İletişim projelerinin hazırlanmasına destek veren yöneticilerimizi ayrıca kutluyorum. Yöneticilerin inancı ve desteği olmadan hiçbir iletişim projesinin gerçekleştirilemeyeceğini biliyorum. Ancak yöneticiler inandıkları, destekledikleri, uygulanmasını sağladıkları, takip ettikleri, arkalarında durdukları ve kaynak yarattıkları projeler, kuruluşlara yarar sağlıyor ve ses getiriyor. Bu nedenle de bu imkanı sağlayan yöneticilere çok teşekkür ediyorum. Diğer yandan, iletişim yöneticilerine teşekkür borçluyum, yöneticilerini ikna ettikleri ve böyle güzel projeleri toplumumuza sundukları için. Ve de tabii bu projelerle altın pusulaya katıldıkları için.
Proje dosyalarının büyük bir çoğunluğu özenle hazırlanmıştı. Törende kazanamayanlar neden kazanamadıklarını sorguladılar, ancak, “biz neden kazanamadık, gidelim ve görelim” düşüncesiyle katılan üst düzey yöneticiler de oldu, bunun için de katılımda hoş bir iş dünyası, iletişim dünyası ve camiası yer alıyordu.
Tabii tören yerimiz, Sakıp Sabancı Müzesi The Seed salonu, iyi bir seçimdi, manzarası, yeri katılımı yoğunlaştırdı, bir ara salonda yer bulabilmek sıkıntısı ve ilave sandalyelerle yerleşim telaşı yaşadık.
Her şey bir yana, kimlerin katıldığını ve kimlerin kazandığını sitelerimizden öğrenebilirsiniz. TÜHİD şimdi yeni altın pusula konseptini ve yeniliklerini düşünmeye başladı. Yine bir farklılıkla sizlerin karşısına çıkacağız. Bizi izleyin ve görüşlerinizle çalışmalarımızı zenginleştirin.
Hepinizin güzel bir yaz geçirmenizi diliyorum.
Sevgi ve Saygılarımla,
Fügen Toksü

Tuesday, May 26, 2009

Eğitim Gönüllüsü, Gönüllü İletişimci

Değerli Okuyucularımız,



Ülkemizin önemli değerlerinden, çağdaş eğitim neferimiz, “iletişim” kavramlarının önemli uygulayıcılarından biri, değerli hocamız Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Sayın Prof. Dr. Türkan Saylan’ın vefatının üzüntüsünü hepimiz taşıyoruz.

Ülkemizi çağdaş toplum seviyesine taşıyacak olan gençlerimizin eğitimleri için gerçekleştirdiği başarılı çalışmalarının yanı sıra, tıp alanında gerçekleştirdiği çalışmaları bizlere miras olarak bırakan Prof. Dr. Türkan Saylan’a toplumumuza ve gençlerimize katkıları nedeniyle teşekkürü borç biliyoruz.

Ayrıca, iş dünyasının ve iletişim sektörünün, Kurumsal Sosyal Sorumluluk alanında ortak gerçekleştirdiği birçok projenin yaratıcısı, planlayıcısı, takipçisi olan ve çok büyük başarıyla uygulanmasını sağlayan, binlerce gencin geleceğini, kaderini, vizyonunu değiştiren değerli hocamıza sektörümüz adına da şükranlarımızı sunuyoruz.

2003 yılında gerçekleştirdiğimiz “İletişim Kimin İşi?” Forumuna katılarak, “iletişim” konusundaki görüşlerini bizimle paylaşan Hocamız, Altın Pusula ödül törenimizi de ödül alan projelerin sahibi olarak şereflendirmişti. Hocamızın, Forum’da yaptığı konuşmasının bir böülümü sizinle blog sayfamızda paylaştık.


Merhumeye Allah’tan rahmet diler, hepinizin derin acısını paylaşır ve sağlıklı günler dileriz.
Saygılarımızla,

Fügen Toksü
Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye Halkla İlişkiler Derneği

FORUM 2003-SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ İLETİŞİMİ




Sivil Toplum Örgütleri ve İletişim

Günümüzde, toplam kalite kavramı kapsamında yöneticilerden başlayarak tüm şirketlerin, devletin çeşit kurumlarının ve son dönemde varlıkları öne çıkan STÖ’lerin harıl harıl “iletişim”, “iletişim becerileri”, “ölçme değerlendirme” vb. eğitimler almaları, performanslarını incelemeleri, üretim ya da kazanç verimlerini bu yolla sorgulayıp iyileştirmeye çalışmaları büyük önem kazanmıştır.

Bu aşamada, en üst düzeyde ve yoğun şekilde iletişim eğitimi alanların, alanlarındaki uygulamalarda bu becerileri ne kadar ve ne şekilde uyguladıkları da dikkati çekici bir durumdur. İnsanların, hele belli yaşlardan sonra kendi gizli kalmış ve kemikleşmiş iç tutuculuklarından ve yenemedikleri benmerkezciliklerinden kurtularak kendilerine verilen eğitimle yeni davranış biçimlerini hayata geçirebilmeleri kolay olmasa gerek.

Bu nedenle, iletişim eğitimi almak kadar, bunu içselleştirmek ve kişisel ve toplumsal – örgütsel yaşama uygulamak da önem taşımaktadır. Örneğin, İnsan Hakları ile ilgili yasaları değiştirmek bir aşama ise insanların bunu yani eşitlik ve özgürlük kavramlarını içselleştirip uygulamaya yansıtmalarındaki zorlu süreç de bir başka önemli aşamadır. Sanırım bu, eğitim alanlarla bunu uygulamaya koyanların iletişimi için de geçerlidir.

İyi İletişim sürekli olabilir mi?

Başlangıçta, eğitimler de verilerek kurulmuş olan doğru iletişim, insanların, yaşamda ya da işte, toplumsal konularda, STÖ’lerde, birlikte üretmesi ve sonuçları paylaşmasıyla pekiştirilebilir, beslenebilir, aksi halde kişisel, siyasal, sosyal pek çok olumsuzluğun insanlar üzerindeki olumsuz etkileriyle, “iletişim kopuklukları” ister istemez yeniden yaşanacak ve sık sık başlanan noktaya geri dönülecektir.

Kısacası, eğitimle de edinilse, “iletişim, beslenmesi gereken bir davranış ya da kavramdır” kanımca!

Her şeyden önce, iletişimde başarıya ulaşabilmek için, kişi ve kurumların kararlılığı, alışılagelmiş bir emir komuta zinciri içinden çıkılıp, iletişim sözcüğünün içerdiği “birlikte iletim” ya da “birbirimize iletim” gerçeğinin benimsenmesi gerekmektedir.
“Yöneten – yönetilen” yerine “yönetişim” kavramının bir benzerinin de “iletişim” için geçerli olduğunu sanıyorum.

Sonuç olarak: İletişebiliyor muyuz?

Dünyada, ülkelerde, siyasette, bürokraside, medyada, STÖ’lerde, üniversitelerde, en üst düzey karar mekanizmalarında, evimizde, aşklarımızda, dostluklarımızda, kavga, şiddet ve benzeri her türlü iletişimsizliği adeta üretmiyor muyuz? Nerede, hangi konumda olursak olalım, kendimizi haklı ya da mağdur görerek, aldığımız onca eğitime karşın, olduğumuz olumsuz noktada sayıp durmuyor muyuz?

Bir de bunun tam tersini düşünelim: Çocuk yaşta, ailemizde, okulda, yüksek öğretimde, iş yaşamında, önümüzdekiler, rol modellerimiz, mentorlarımız, kendi kendileriyle barışık, özeleştiri yapıyorlar, birbirleriyle kavgalaşmadan, arkalarından çekiştirmeden, her konuyu seslerini yükseltmeden tartışıyor, farklılıklarını birbirlerine kabul ettirici zorlamalara girmeden ortak paydalarını bulup çözümler üretiyor, sonra oturup her şeyi ölçerek, değerlendirerek ileri adımlara geçiyorlar. Kimse kimseyle ölümüne kavgalı değil, şakalaşıyor, küçük şeylere gülüyor, kendi kendileriyle alay edebiliyor, sosyal etkinliklere birlikte katılıyor, bir aile ortamında, uyum içinde, başarıya koşuyorlar. Onlar için mutfakta ya da vitrinde olmak değil, birlikte üretmek ve sonuç almak önemli! Varlıklarıyla, iletişimleriyle, komplekslerini bastırmışlıklarıyla tüm çalışanların ortak paydası ön açıcı, uzlaştırıcı, dengeleyici nitelikte, birlikte başarılı ve üretken olmayı yakalamışlar!

Onların ardından gelenler kendi dünyalarında, STÖ’lerde, işte ve toplumsal yaşamda “iletişimsiz” olabilirler?

Evet iletişim tek tek her birimizin ve hepimizin işi, kuşkusuz insanca yaşamak, insanca üretmek, hakça paylaşmak ve mutlu olmak istiyorsak!


Prof. Dr. Türkan Saylan
ÇYDD Başkanı

Sunday, May 10, 2009

"KADININ ELİNİN DEĞMEDİĞİ BİR EKONOMİNİN BEREKETİ OLMAZ”

Anneler Günü dolayısıyla bir mesaj yayımlayan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, “Kadın istihdamının, fırsat eşitliğinin, genel ve mesleki eğitimin, yerel ve ulusal düzeyde, daha fazla gündemde tutulması, ülkemizin aydınlık geleceğini kurmak için öncelikli görevlerimizin başında gelir. Ülkemizin bugünlere ulaşmasında, bizlerin yetişmesinde en büyük hak sahibi olan annelerimize olan minnet borcumuzu ancak böyle ödeyebiliriz” dedi. Hisarcıklıoğlu’nun mesajı şöyle; “Ülkemizin geleceğinin şekillenmesinde annelerimizin, aile içinde ana rol oynadığına şüphe yoktur. Aile yapısının korunması için hiçbir özveriden kaçınmayan annelerimiz, aynı zamanda yüklendikleri manevi sorumlulukları da unutmayarak, aile içerisinde sevgi, saygı ve hoşgörü bağlarının kurulmasını sağlarlar. Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; ‘Bir toplum, cinslerinden yalnızca birinin çağdaş gerekleri kazanmasıyla yetinirse, o toplum yarı yarıya güçsüz kalmış demektir.’ Modernleşme yolunda bir taraftan güzel geleneklerimizi muhafaza ederken, yanlış anlayışlarımızı da değiştirmek durumundayız. ‘Başımıza yeni icat çıkartma’ denilerek yetiştirilen insanlarımızın pek çoğunun yenilikçi vasıfları törpülendi. Beyinlerimize pranga vuruldu. Soran, araştıran, sorgulayan, daha iyiyi arayan değil, idare-i maslahatçı olduk. Benzer bir yanlış anlayış da ‘elinin hamuruyla erkek işine karışma’dır. Oysa kadının elinin değmediği bir ekonominin bereketi olmaz. Büyümesi de olmaz. O yüzden diyoruz ki, Türk toplumu, bu prangadan da kurtulmalıdır. Elinde hamur olanlar her işe karışsın ki, büyümenin bereketini toplumun tamamı hissedebilsin. Geçen yıl Ağustos ayında gerçekleştirdiğimiz Kadın Girişimciler kurultayı ile Türk iş dünyasında artık yeni bir sayfa açtığımıza inanıyoruz. Hedeflerimizin önde gelenlerinden bir tanesi de, kadının toplumda hak ettiği yere yükselmesini, daha güçlü ve üretken bir konuma ulaşmasını sağlamaktır. TOBB olarak, bu konuda da taşıdığımız sosyal sorumluluğumuzu ve görevlerimizi hiçbir zaman ihmal etmedik. Bundan sonra da üzerimize düşen hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağız. Kadın istihdamının, fırsat eşitliğinin, genel ve mesleki eğitimin, yerel ve ulusal düzeyde, daha fazla gündemde tutulması, ülkemizin aydınlık geleceğini kurmak için öncelikli görevlerimizin başında gelir. Çünkü ülkemizin bugünlere ulaşmasında, bizlerin yetişmesinde en büyük hak sahibi olan annelerimize olan minnet borcumuzu ancak böyle ödeyebiliriz. Anneler Günü vesilesiyle, dünyanın en zor ve yüce görevlerinden birini üstlenmiş olan annelerimizi kutluyor, onları Türk iş dünyası adına saygıyla selamlıyorum.''

Thursday, April 30, 2009

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İletişimi...

Genelkurmay Başkanı Org.İlker Başbuğ, bugün ikinci kez "iletişim" toplantısını medya karşısında gerçekleştirdi.

Org.İlker Başbuğ Paşa, Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir "İletişim Devrimi" yaparak açık bir iletişim politikası izliyor. Birçok konuyu açıklıkla paylaştı, gazetecilerin sorularının tamamını cevapladı. Daha doğrusu cevaplayabileceklerini cevapladı, cevaplayamadıklarını nedenini söyledi, ama bu arada sınırları da çizdi, gazetecilerin de yanlışlarını belirtti.

Bütün gazetecilere ismi ile hitap etti. Sormadıkları soruları hatırlattı, beklediğini ve hatta sormaları gerektiği halde sormadıklarını vurguladı.
Diğer yandan, vücut dili bu açıklığı ve şeffaflığı gösterir haldeydi. Kurmayları iyi konumlanmıştı. Gazeteciler, cep telefonlarını ve bilgisayarlarını açabildiler, bu da bugüne kadar olmayan bir uygulamaydı. Medya grubuna bir de internet medyası davet edilebilseydi çok daha iyi olurdu.
Gazetecilerin sorup da cevap almadıkları bir soru olmadı, 50 dakika süreyle, kanunlara ve yargıya bağlılıkları belirtilerek açıklamalarda bulunuldu. Basına biraz sitem ve kaygılarını dile getirdi, bazı konulara dikkat çekti.

Genel Kurmay Başkanlığı, İletişim toplantılarının ikincisini yaptı. Org.İlker Başbuğ Paşa, göreve geldikten hemen sonra iletişim toplantılarının ilkini yapmıştı. Bugüne kadar olmayan bir iletişim çalışması, stratejik anlamda başlatılmış oldu. Burada Sayın Başbuğ'un "iletişim" konusundaki geçmiş çalışmaları ve uzmanlıklarının çok önemli ve etkili olduğunu hemen söylemeliyiz.

İletişim mesleği için en önemli yanı ise, devletimizin en önemli kuruluşlarından birinde "İLETİŞİM" konusunun önemsenmesi, planlanması, uygulanması, bilgi akışının sağlanması ve bunun iki yönlü yapılıyor olması çok sevindirici.

Dileğimiz, bu çalışmaların yıllar boyunca sürekliliğini sağlayarak devam etmesi.

Monday, April 13, 2009

İletişimin iş sonuçlarına etkisi artıyor

TÜHİD-İDA İletişim Hizmetleri Algılama Araştırması sonuçlandı. Her iki Dernek olarak yaklaşık 6 aydır, ERA Research ile birlikte yol alıyoruz. 5 farklı paydaş nezdinde araştırmamızı toparladık. CEO/Genel Müdür, İletişim Yöneticileri, Medya, Akademisyenler ve İletişim Danışmanları sorularımızı yanıtladı.

Araştırmamızın sonuçlarını 3 Mart günü üyelerimizle ve iletişimcilerle paylaştık. TÜHİD ve İDA olarak görüşlerimizi açıklarken, ERA Research araştırmayı özetledi, Fatma Çelenk iletişim yöneticileri adına sonuçları yorumladı, Prof.Dr.Haluk Gürgen akademisyenler adına sonuçları yorumladı.
Araştırma sonuçlarını bizimle paylaştıkları için taraflara çok teşekkür ediyoruz.

Araştırmamızın detaylı sunumunu sitemizden inceleyebilirsiniz. Ancak, genel olarak sevindirici nokta şu ki, Türkiye’de şirket CEO’ları ve iletişim yöneticileri, iletişimin iş sonuçlarını olumlu etkilediğini düşünüyor. Bu amaçla iki yıl öncesine göre daha fazla iletişim hizmetleri, reklam, itibar yönetimi ve medya ilişkileri hizmeti aldıklarını belirtiyorlar.

Bir başka sonuca göre, şirketlerin CEO / Genel Müdürleri kurumsal iletişime zamanlarının ortalama yüzde 24’ünü ayırıyor. Bu bize, üst düzey yöneticilerin, iletişim hizmetlerinin iş sonuçlarına etki düzeyinin arttığını gördükçe bu konuya daha çok zaman ayırdıklarını gösteriyor.

Genel olarak sonuç şu ki, iletişim paydaşlar nezdinde yükselen bir değer. Her geçen gün önemi artan bir konu. Ancak, iletişimciler olarak, iş dünyasının gelişme hızına paralel olarak kendimizi geliştirmemiz ve yaratıcılığı ön plana çıkarmamız önem kazanıyor.

Bir sonraki araştırmada hangi sonuçlarla karşılaşacağız, iki sene sonra göreceğiz.

Parlak günler diliyorum.


Fügen Toksü
Yönetim Kurulu Başkanı

Thursday, April 09, 2009

TV KANALLARI

ATV BARBAROS BULVARI NO 125 BALMUMCU - BEŞİKTAŞ

SHOW TV YAPI KREDİ PLAZA E BLOK- LEVENT

KANAL D DOĞAN TV CENTER - BAĞCILAR

STAR TV DOĞAN TV CENTER BAĞCILAR

FOX TV MERKEZ MAH. 29 EKİM CAD. NO:23 YENİBOSNA

TGRT HABER İHLAS MEDYA PLAZA 29 EKİM CD. NO:23 YENİBOSNA

TV8 IHLAMUR DERE CAD.YEŞİL ÇİMEN SOK. No:5 FULYA

STV KISIKLI MAH. FERAH CAD. REŞAT BEY SK. N0:12 ÇAMLICA

KANALTÜRK MELİHA AVNİ SÖZEN CAD. NO:17 B BLOK MECİDİYEKÖY

KANAL 1 tevfik bey mah.20 temmuz cad. no:24 34295sefaköy/İST cad.

FLASH TV TEPEBAŞI CAD. ELEKTRİK SOK. NO: 11 TEPEBAŞI

KANAL 7 OTAKÇILAR CAD. NO.5 EYÜP

CINE 5 BÜYÜKDERE CAD. NO.163 ESENTEPE

NTV ESKİ BÜYÜKDERE CAD. USO CENTER NO:61 MASLAK

CNN TÜRK DOĞAN TV CENTER - BAĞCILAR

HABERTÜRK TEVFİKBEY MAH. 20 TEMMUZ CAD. NO.24 SEFAKÖY

SKYTÜRK MERKEZEFENDİ MAH. DAVUTPAŞA CAD. NO.34 TOPKAPI

CNBC-E ESKİ BÜYÜKDERE CAD. USO CENTER NO:59 MASLAK

EXPO CHANNEL ATATÜRK HAVALİMANI KARŞISI DÜNYA TİC. MERKEZİ İDTM A3 Blok K:1 YEŞİLKÖY

TRT İSTANBUL TRT HABER MERKEZİ HARBİYE

KANAL 24 Köyaltı mevkii Basın Ekspres Yolu Kavak Sokak Ser Plaza No:3 Kat:2 Yenibosna


TEKNOLOJİ TV Merkez Stüdyo Uydu İletişim Basın Yayın A.Ş. Marmara Eğitim Köyü 34857 MALTEPE-İSTANBUL