Halkla İlişkiler, 40 yıl önce çoğunluğun kuşkuyla yaklaştığı bir alanken, bugün kocaman bir sektör. Gençlerin üniversite tercihleri için ve iş kurmak isteyenler için de gözde bir meslek. Büyümek, güven kazanmak, daha çok tanınmak isteyen kuruluşların vazgeçilmez unsuru.
Bu ilgi karşısında, halkla ilişkiler alanında çalışan şirketlerin sayısı da hızla yükseliyor. 30-35 yıl önce bir kuruluşta halkla ilişkiler biriminin bulunmasına ya da şirketlerin bu konuda dışarıdan danışmanlık hizmeti almasına “fantezi” gözüyle bakılırken, şimdi çalışma hayatının olmazsa olmaz sektörlerinden biri.
Halkla ilişkiler danışmanıyla çalışan şirketler, bunun işlerine olumlu yansımalarını yaşamakta gecikmiyor. Bu da halkla ilişkilerin sihri olsa gerek.
Kuruluşlar ve Yöneticiler için halkla ilişkiler dediğimiz zaman, iletişimin önemini hemen vurgulamamız gerekiyor.
“İletişim kavramına baktığımızda ve “iletişimin sorumlusu kim?” diye detaylandırdığımızda karşımıza çıkan iletişimin aslında hepimizin işi olduğudur.
“ İletişim, kuruluşların en alt kademesindeki çalışandan en üst kademesindeki CEO’ya kadar bütün çalışanların görevi. İletişim yönetimindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin kişisel kariyerini de etkiliyor.”
Kuruluşların en alt kademesinde görev yapan elemandan en üst kademesinde görev yapan CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmadan iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesinin, içselleştirilmesinin sağlanması.
Bu konuda da üst düzey yöneticilere ve iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Aslında artık halkla ilişkilerin bir yönetim bilimi olduğunun kabul edilmesi, yönetim biliminin en önemli dallarından biri olduğunun kabul edilmesi gerekir. Yöneticiler, hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının geleceği için iletişimi önemli bir yönetim fonksiyonu olarak görmeli ve uygulanması için gerekli ortamı oluşturmalıdır.
Günümüz organizasyon şemalarında iletişim yöneticilerinin pozisyonları CEO’lara çok yakın durumda. Bu da iletişimcilere çok önemli bir sorumluluk da yüklemektedir ki, o da sürekli mesleki gelişim sağlamaları, iletişim dünyasını takip etmeleri, ayrıca yöneticilik ve yönetim fonksiyonları konusunda bilgi sahibi olmaları ve gelişimleri takip etmeleridir.
Bir diğer deyişle;
- iletişimi yaşam biçimi olarak benimseyen,
- kuruluşuna hakim,
- üretim ve satış kadar hatta daha da önemli bir yönetim fonksiyonunun iletişim olduğunun bilincinde olan,
- hem kendi kariyerleri hem de kuruluşlarının gelecekteki başarıları için iletişimin önemini anlayan ve kavrayan yöneticiler,
geleceğin yöneticileri olacaklar.
“İletişimin yönetilmesindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin geleceklerini de etkileyecektir”
Ayrıca, iletişimin yönetilmesindeki farklılık ve beceri üstünlüğü, yöneticilerin geleceklerini de etkileyecektir.
Bununla birlikte, iletişimciler de kendilerini, geleceğin yöneticilerine ve yönetim modellerine, teknolojinin hızına ve sürekli değişime hazırlamalıdırlar.
Etik, günümüzün en önemli kavramlarından biridir.
Yine yöneticiler için geleceğin en önemli konulardan bir diğeri etik unsurudur.
Kuruluşların gelecekteki itibarı,
- etik kavramını benimsemeleri
- çalışma yaşamını bu doğrultuda yönlendirmeleri
- çalışanlarını bu kavram ile yetiştirmeleri ve yönetmeleri
- kuruluşun bütününe etik kavramını yerleştirmeleri ve içselleşmesini sağlamaları ile
gerçekleşecektir.
Her mesleğin, ulusal ve uluslararası standartları olduğunu biliyoruz, bizim mesleğimiz için de aynı şey geçerli. Halkla ilişkiler alanında da meslek etiğinin uygulanırlığı her geçen gün daha da önem kazanıyor.
Hepimizin görevi, sektörümüz, çalışanlarımız, hizmet verdiğimiz kuruluşlar bütününde toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için meslek standartlarımıza sahip çıkmak ve uygulanabilirliğini yaygınlaştırmaktır. Ancak, bireylerin, toplumun genelindeki deformasyon, bütün meslekleri ve çalışma hayatını da erozyona uğratmış durumda. Mesleğimizin, sektörümüzün ve ülkemizin geleceği için hem kişisel hem de mesleki değerlerimize mutlaka sahip çıkmalı ve sonraki nesillere aktarımının sağlanmasını ve uygulanabilirliğini takip edebilmeliyiz. Kısaca yöneticilikte hedefe ulaşmaya evet, ama iş ahlakına, meslek ahlakına ve meslek standartlarına uygun çalışarak.
İletişimin hepimizin görevi olduğunu kabul edince ve bu görevi de hepimizin sahiplenmesi gerekince, bu konunun bir stratejisti ve yönlendiricisinin olması önemli. Bu aşamada yöneticilere çok önemli görevler düşüyor.
Kurumlardaki sorun, her kademede iletişimi bir bütün olarak görebilmekte... İletişimi “tutarlılık ve süreklilik” olarak içselleştirebilmekte...
Kurumların kazandığı başarının temelinde iki anahtar var. “Süreklilik” ve “Tutarlılık”.
Bir organizasyonda, güvenilebilirlik teşkil ederse ve daha sonra kendine güven kazanırsa, çevresinden de saygı görecektir
Eğer bir organizasyonda GÜVENİLEBİLIRLİK oluşursa ve daha sonra KENDİNE GÜVEN kazanırsa, çevresinden SAYGI görecek. Kendinize güven yaratabilirsiniz fakat bunu Güvenilirlikle desteklerseniz çok daha kuvvetli bir konum kazanırsınız. Nihai kazanç ise çevreden saygı görmek. Güvenilirlik, kendine güven ve saygı birbirinden bağımsız olarak geliştirilebilir. Fakat bizim görevimiz, bu üçünü bütünleştirmek ve kuruluşumuzun şöhretini artırmak.
Süreklilik, kurumun felsefesinde, kültüründe, duruş ve davranışlarında sağladığı, düşünce ve konsept bazındaki “süreklilik”.
Bu yüzyıl şirket otokrasisinin sona erdiği, kurumların değerleriyle ayakta kalacakları veya yıkılacakları bir yüzyıl olacak. Bu noktada, şirketleri yöneten liderlere ve biz iletişimcilere büyük sorumluluk yüklenmektedir.
Yöneticilerin işi oldukça zorlaştı. Teknolojinin hızı, dünya ile eşit zamanda, ancak, farklı koşullarda rekabetimizi zorunlu kılıyor. Artık global düşünüp yerel davranmak bazen de global davranmak zorunluluğu var. Ama iletişim, kuruluşların her kademesindeki yöneticiler için çok önemli bir konu. Bugün dünya örnekleri gösteriyor ki, üst düzey yöneticiler neredeyse zamanının %30 gibi bir bölümünü “iletişim” ile ilgili konulara ayırıyorlar.
Yöneticiler, ancak bilgi sahibi oldukları konuların yönetiminde büyük başarılar sağlayabiliyorlar. Bir konunun kademelere yayılmasını ve bünyede kabul edilmesini ve içselleşmesini koordine etmeleri gerekiyor. Ve de öncelikle ikna edilmeleri gerekiyor. Bizim de öncelikli işimiz yöneticileri iletişim konularına kaynak ve zaman ayırmaları için ikna ile başlıyor.
Günümüz yönetim anlayışı, iletişim konularını rekabet ve başarı avantajı için zorunlu ve gerekli kılıyor. Yöneticilerimizin de bu konuya her geçen gün artan inançları biz iletişimcileri gerçekten yüreklendiriyor. Dileğimiz, bütün yöneticilerin halkla ilişkiler / iletişim konularına da tıpkı diğer yönetim faaliyetleri gibi, yapılanmada yer vermeleri, organizasyon şemalarında yer vermeleri, kaynak yaratmaları ve öncü rolü üstlenerek alt kademelerin de bu konuları benimsemeleri ve uygulanmasını sağlamalarıdır.
Geleceğin yöneticilerinin de bu paralelde düşüneceklerini, düşündüklerini, başarı için yönetimin iletişim dalını da zorunlu göreceklerine, bu mesleğe gönül veren biri olarak yürekten inanıyorum.
Halkla İlişkiler nedir?
Halkla İlişkiler bir yönetim bilimidir. Kuruluşların, halkla ilişkiler disiplini dahilinde kamuoyuna açılmasını sağlar. Bu nedenle de kuruluşlar ve yöneticiler için çok büyük önem taşır. Kuruluşu bütün olarak görüp, iletişim disiplinleri dahilinde kurum içine ve dışına yönelik faaliyetlerin belirlenmesine ve uygulanmasına yardımcı olur.
Açıklama: Kasım 2005 Sayılı Mercek Dergisi'nden...
Monday, February 22, 2010
“Kuruluşların da yöneticinin de yükselme yolu iletişimden geçer”
“ Halkla ilişkiler bir yönetim bilimidir “
“Geleceğin yöneticileri, İletişimi iyi yönetebilen, farklılık ve beceri üstünlüğü katabilen kişiler olacak”
“Yöneticilerin, halkla ilişkiler çalışmasını yalnızca medyada yer almak olarak algılamaması gerekir”
“Kuruluşlar, uzun sürede itibar kazanır. Bu nedenle yöneticilerin kuruluş itibarının ve saygınlığının korunması ve artırılmasını önemsemesi gerekir “
Halkla ilişkiler, günümüzün en gözde mesleklerinden biri.Yüksek eğitim tercihini yapan gençlerin de, işlerini biraz yoluna koyup da büyümek isteyen kuruluşların da hedefi durumunda.
Bu sektörde çalışan şirketlerin sayısı da hızla yükseliyor. Mesleğin albenisiyle sektöre sürüklenenler kısa sürede pes ediyor, ama mesleğinin erbabı olanlar ciddi cirolu şirketler haline dönüşüyor. Halkla ilişkiler çalışmalarının desteğine ihtiyaç duyan kişi ve kuruluşların sayısında da gözle görülür bir artış var. Çok değil, 30 yıl öncesine kadar bir kuruluşta halkla ilişkiler biriminin bulunmasına fantezi gözüyle bakılırken, şimdi iletişim danışmanı olmayan şirkete, “genel müdürsüz çalışıyor” muamelesi yapılıyor. Kısaca halkla ilişkiler, artık ekonominin olmazsa olmaz sektörlerinden biri.
Halkla ilişkiler danışmanıyla çalışan şirketler, bunun işlerine olumlu yansımalarını yaşamakta da gecikmiyor. Hepimiz onları daha “işinin ehli” olarak algılamaya başlayoruz farkında olmadan. Bu da halkla ilişkilerin sihri olsa gerek.
Biz de bu sayımızda, halkla ilişkiler denildiğinde akla gelen ilk isimlerden birini konuk ettik sayfalarımıza. Halkla İlişkiler Derneği’nin Başkanı Fügen Toksü’den, mesleğinin inceliklerini öğrenmeye çalıştık. Biz zevkle konuştuk, sizin de aynı duygularla okuyacağınızı düşünüyoruz.
Halkla İlişkiler günümüzün gözde mesleklerinden biri. Nedir halkla ilişkiler?
Birkaç cümleyle özetlemek gerekirse; halkla İlişkiler bir yönetim bilimidir. Kuruluşların, halkla ilişkiler disiplinleri dahilinde kamuoyuna açılmasını sağlar. Bu nedenle de kuruluşlar ve yöneticiler için çok büyük önem taşır. Kuruluşu bütün olarak görüp, iletişim disiplinleri dahilinde kurum içine ve kurum dışına yönelik faaliyetlerin belirlenmesine ve uygulanmasına yardımcı olur.
Başkanı olduğunuz Halkla İlişkiler Derneği’nin faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz?
“İletişim Kimin İşi?” başlığını taşıyan HİD Forumu’nu ve Altın Pusula Halkla İlişkiler ödüllerinin de üçüncüsünü gerçekleştiriyoruz. İletişim Eğitimleri projemizi bu dönemde hayata geçirmek istiyoruz. Yine bu dönemde, sağlıklı büyüme politikası ile HİD’e üye olmayan meslektaşlarımızın üyeliğini gerçekleştireceğiz.. Üyelerimizle iletişimimizi etkinleştirecek faaliyetlerimiz olacak. Önceki dönem başkanlarımız ve üyelerimizle sürekli bağlantı halinde olup, sektörün sorunlarını birlikte tartışıyoruz.
www.hid.org.tr adresindeki web sitemizi yenileyerek daha güncel ve etkin hale dönüştürdük. Ayrıca, sektörün kalbinin attığı yaklaşık bin kişilik Hid-PR elektronik iletişim platformunu yönetiyoruz. Bu platform, farklı yaş grupları arasındaki iletişimcilerin konuları etkin olarak tartıştıkları, fikir ve bilgi alışverişi yaptıkları bir elektronik ortam.
HİD’in projeleri neler?
Türkiye Tanıtım Konseyi bünyesinde Türkiye markasının oluşturulmasına destek veriyoruz. Yine bu dönemde eğitim projemizi hayata geçireceğiz.
Meslek etiği üzerinde yeni bir çalışmamız olacak. Bütün sektör örgütlerinde olduğu gibi bizim de görevimiz, sektörümüz, çalışanlarımız, hizmet verdiğimiz kuruluşlar bütününde toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için meslek standartlarımıza sahip çıkmak ve uygulanabilirliğini yaygınlaştırmak.
Ancak bireylerin, toplumun genelindeki deformasyon, bütün meslekleri ve çalışma hayatını da deformasyona uğratıyor. Mesleğimizin, iletişim sektörünün ve ülkemizin geleceği için hem kişisel hem de mesleki değerlerimize mutlaka sahip çıkmalı ve sonraki nesillere aktarılması ve uygulanabilirliğini takip edebilmeliyiz. Tabii her mesleğin uyulması gereken ilkeleri var ve bunları da uygulayacak olanlar o mesleğin sahipleri. Kişisel iş yapış kalitelerinin gelişmesi ve meslek ilkelerinin uygulanması, verilen hizmetin kalitesini artıracağı gibi her mesleği de bulunduğu konumdan daha yukarıya taşıyacaktır. Bu ise iletişim camiasında hizmet veren hepimizin görevi ve mesleğe karşı sorumluluğudur.
İletişim kimin işi?
Aslında bize göre, iletişim hepimizin işi. Kuruluşların en alt kademesinde görev alanlardan en üst kademesinde görev yapan CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmadan iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi. Bu konuda da üst düzey yöneticilerle iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Geleceğin yöneticileri; iletişimi iyi yönetebilen, farklılık ve beceri üstünlüğü katabilen kişiler olacak.
Türkiye'de halkla ilişkiler mesleğinin en önemli sorunları neler?
Halkla ilişkiler mesleğinin gerçek boyutları ile algılanmasında zorluk yaşanıyor. İşletme yönetimlerinin büyük değişim ve gelişim gösterdiği günümüzde, halkla ilişkiler/iletişim biriminin yönetim içindeki tanımlarında ve konumlandırmalarında yaşanan sıkıntılar var. Unvanlar, yapılan çalışmalar ve mesleki nitelikler birbirini tamamlamayabiliyor.
Aslında halkla ilişkiler bir yönetim bilimi. Yöneticilerin olmazsa olmaz danışmanlarından biri konumunda olması gerekir. Kuruluşların başarılarında halkla ilişkiler faaliyetlerinin önemi yadsınamaz.Yöneticilerin, kuruluşlarının halkla ilişkilere olan ihtiyaçlarını belirleyebilmeleri, önemine ve yararına inanmaları gerekir.
Yöneticilerin hem kendileri hem de kuruluşları adına iletişim disiplinleri konusunda bilgi sahibi olmaları gerekir ki, ihtiyaçları belirleyebilsinler ve kendilerine sunulan hizmetin kurum içi ve kurum dışı uygulamalarını gerçekleştirebilsinler. Halkla ilişkiler danışmanlarının, kuruluşun geleceğe dönük politikalarında aktif olarak rol alması, kuruluşlar açısından çok büyük yarar sağlıyor.
Halkla ilişkiler çalışmalarının önemine inanan ve sürekli olması gerektiğini bilen yöneticilerin ve kuruluşların başarıları kamuoyuna yansıyor. Ancak, bu düşünce yapısını benimseyen yönetici sayısının biraz daha artması gerekiyor. Yöneticilerin, halkla ilişkiler çalışmasını sadece medyada yer almak olarak algılaması da son derece yanıltıcı., çünkü medyada yer almak çalışmanın yalnızca bir bölümüdür ve bütünün iyi yönetilmesi gerekir.
Halkla ilişkiler yöneticilerinin sahip olması gereken nitelikler neler?
Halkla ilişkiler yöneticileri, bugün üst yönetimle birlikte, kuruluşların iletişim stratejisini belirleyen kişi konumundalar. Bundan sonraki aşama ise bu strateji çerçevesinde yapılacak çalışmaları belirlemek ve uygulamak. Bu nedenle de mesleki nitelik ve bilgilerin yanında; dünyayı izlemesi, Türkiye’nin gündemini takip edebilmesi, kuruluşların yapısı ve işleyişi, yönetici profili konusunda bilgi sahibi olması gerekiyor.
Dünyadaki trendlerin değişmesi, teknolojinin dünyadaki gelişmeleri hızlı takip edebilme imkanı sağlaması, dünya ile rekabet edebilme ve dünya ölçülerinde şirketlere ulaşma, yöneticilerin ve kuruluşların vizyonunu ve yapısını değiştiriyor. Dolayısıyla iletişim stratejileri ve uygulama alanları da farklılık kazanıyor. Dinamik, yenilikçi, teknolojiyi takip edebilen ve uyum gösterebilen, sürekli gelişime açık kişiler olmalılar ki, işletmelerin değişen yapılarına ve dünyadaki gelişime uyum gösterebilsinler.
Açıklama: 23.03.2004 tarihli Röpartaj Dünyası adlı dergiden...
“Geleceğin yöneticileri, İletişimi iyi yönetebilen, farklılık ve beceri üstünlüğü katabilen kişiler olacak”
“Yöneticilerin, halkla ilişkiler çalışmasını yalnızca medyada yer almak olarak algılamaması gerekir”
“Kuruluşlar, uzun sürede itibar kazanır. Bu nedenle yöneticilerin kuruluş itibarının ve saygınlığının korunması ve artırılmasını önemsemesi gerekir “
Halkla ilişkiler, günümüzün en gözde mesleklerinden biri.Yüksek eğitim tercihini yapan gençlerin de, işlerini biraz yoluna koyup da büyümek isteyen kuruluşların da hedefi durumunda.
Bu sektörde çalışan şirketlerin sayısı da hızla yükseliyor. Mesleğin albenisiyle sektöre sürüklenenler kısa sürede pes ediyor, ama mesleğinin erbabı olanlar ciddi cirolu şirketler haline dönüşüyor. Halkla ilişkiler çalışmalarının desteğine ihtiyaç duyan kişi ve kuruluşların sayısında da gözle görülür bir artış var. Çok değil, 30 yıl öncesine kadar bir kuruluşta halkla ilişkiler biriminin bulunmasına fantezi gözüyle bakılırken, şimdi iletişim danışmanı olmayan şirkete, “genel müdürsüz çalışıyor” muamelesi yapılıyor. Kısaca halkla ilişkiler, artık ekonominin olmazsa olmaz sektörlerinden biri.
Halkla ilişkiler danışmanıyla çalışan şirketler, bunun işlerine olumlu yansımalarını yaşamakta da gecikmiyor. Hepimiz onları daha “işinin ehli” olarak algılamaya başlayoruz farkında olmadan. Bu da halkla ilişkilerin sihri olsa gerek.
Biz de bu sayımızda, halkla ilişkiler denildiğinde akla gelen ilk isimlerden birini konuk ettik sayfalarımıza. Halkla İlişkiler Derneği’nin Başkanı Fügen Toksü’den, mesleğinin inceliklerini öğrenmeye çalıştık. Biz zevkle konuştuk, sizin de aynı duygularla okuyacağınızı düşünüyoruz.
Halkla İlişkiler günümüzün gözde mesleklerinden biri. Nedir halkla ilişkiler?
Birkaç cümleyle özetlemek gerekirse; halkla İlişkiler bir yönetim bilimidir. Kuruluşların, halkla ilişkiler disiplinleri dahilinde kamuoyuna açılmasını sağlar. Bu nedenle de kuruluşlar ve yöneticiler için çok büyük önem taşır. Kuruluşu bütün olarak görüp, iletişim disiplinleri dahilinde kurum içine ve kurum dışına yönelik faaliyetlerin belirlenmesine ve uygulanmasına yardımcı olur.
Başkanı olduğunuz Halkla İlişkiler Derneği’nin faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz?
“İletişim Kimin İşi?” başlığını taşıyan HİD Forumu’nu ve Altın Pusula Halkla İlişkiler ödüllerinin de üçüncüsünü gerçekleştiriyoruz. İletişim Eğitimleri projemizi bu dönemde hayata geçirmek istiyoruz. Yine bu dönemde, sağlıklı büyüme politikası ile HİD’e üye olmayan meslektaşlarımızın üyeliğini gerçekleştireceğiz.. Üyelerimizle iletişimimizi etkinleştirecek faaliyetlerimiz olacak. Önceki dönem başkanlarımız ve üyelerimizle sürekli bağlantı halinde olup, sektörün sorunlarını birlikte tartışıyoruz.
www.hid.org.tr adresindeki web sitemizi yenileyerek daha güncel ve etkin hale dönüştürdük. Ayrıca, sektörün kalbinin attığı yaklaşık bin kişilik Hid-PR elektronik iletişim platformunu yönetiyoruz. Bu platform, farklı yaş grupları arasındaki iletişimcilerin konuları etkin olarak tartıştıkları, fikir ve bilgi alışverişi yaptıkları bir elektronik ortam.
HİD’in projeleri neler?
Türkiye Tanıtım Konseyi bünyesinde Türkiye markasının oluşturulmasına destek veriyoruz. Yine bu dönemde eğitim projemizi hayata geçireceğiz.
Meslek etiği üzerinde yeni bir çalışmamız olacak. Bütün sektör örgütlerinde olduğu gibi bizim de görevimiz, sektörümüz, çalışanlarımız, hizmet verdiğimiz kuruluşlar bütününde toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için meslek standartlarımıza sahip çıkmak ve uygulanabilirliğini yaygınlaştırmak.
Ancak bireylerin, toplumun genelindeki deformasyon, bütün meslekleri ve çalışma hayatını da deformasyona uğratıyor. Mesleğimizin, iletişim sektörünün ve ülkemizin geleceği için hem kişisel hem de mesleki değerlerimize mutlaka sahip çıkmalı ve sonraki nesillere aktarılması ve uygulanabilirliğini takip edebilmeliyiz. Tabii her mesleğin uyulması gereken ilkeleri var ve bunları da uygulayacak olanlar o mesleğin sahipleri. Kişisel iş yapış kalitelerinin gelişmesi ve meslek ilkelerinin uygulanması, verilen hizmetin kalitesini artıracağı gibi her mesleği de bulunduğu konumdan daha yukarıya taşıyacaktır. Bu ise iletişim camiasında hizmet veren hepimizin görevi ve mesleğe karşı sorumluluğudur.
İletişim kimin işi?
Aslında bize göre, iletişim hepimizin işi. Kuruluşların en alt kademesinde görev alanlardan en üst kademesinde görev yapan CEO’ya kadar çok geniş bir yelpaze içinde cinsiyet, eğitim, statü farkı aranmadan iletişim her çalışanın, hepimizin görevi. Önemli olan iletişim disiplinlerinin bütün kademelere yayılması, uygulanması ve bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi. Bu konuda da üst düzey yöneticilerle iletişim yöneticilerine çok önemli görevler düşüyor. Geleceğin yöneticileri; iletişimi iyi yönetebilen, farklılık ve beceri üstünlüğü katabilen kişiler olacak.
Türkiye'de halkla ilişkiler mesleğinin en önemli sorunları neler?
Halkla ilişkiler mesleğinin gerçek boyutları ile algılanmasında zorluk yaşanıyor. İşletme yönetimlerinin büyük değişim ve gelişim gösterdiği günümüzde, halkla ilişkiler/iletişim biriminin yönetim içindeki tanımlarında ve konumlandırmalarında yaşanan sıkıntılar var. Unvanlar, yapılan çalışmalar ve mesleki nitelikler birbirini tamamlamayabiliyor.
Aslında halkla ilişkiler bir yönetim bilimi. Yöneticilerin olmazsa olmaz danışmanlarından biri konumunda olması gerekir. Kuruluşların başarılarında halkla ilişkiler faaliyetlerinin önemi yadsınamaz.Yöneticilerin, kuruluşlarının halkla ilişkilere olan ihtiyaçlarını belirleyebilmeleri, önemine ve yararına inanmaları gerekir.
Yöneticilerin hem kendileri hem de kuruluşları adına iletişim disiplinleri konusunda bilgi sahibi olmaları gerekir ki, ihtiyaçları belirleyebilsinler ve kendilerine sunulan hizmetin kurum içi ve kurum dışı uygulamalarını gerçekleştirebilsinler. Halkla ilişkiler danışmanlarının, kuruluşun geleceğe dönük politikalarında aktif olarak rol alması, kuruluşlar açısından çok büyük yarar sağlıyor.
Halkla ilişkiler çalışmalarının önemine inanan ve sürekli olması gerektiğini bilen yöneticilerin ve kuruluşların başarıları kamuoyuna yansıyor. Ancak, bu düşünce yapısını benimseyen yönetici sayısının biraz daha artması gerekiyor. Yöneticilerin, halkla ilişkiler çalışmasını sadece medyada yer almak olarak algılaması da son derece yanıltıcı., çünkü medyada yer almak çalışmanın yalnızca bir bölümüdür ve bütünün iyi yönetilmesi gerekir.
Halkla ilişkiler yöneticilerinin sahip olması gereken nitelikler neler?
Halkla ilişkiler yöneticileri, bugün üst yönetimle birlikte, kuruluşların iletişim stratejisini belirleyen kişi konumundalar. Bundan sonraki aşama ise bu strateji çerçevesinde yapılacak çalışmaları belirlemek ve uygulamak. Bu nedenle de mesleki nitelik ve bilgilerin yanında; dünyayı izlemesi, Türkiye’nin gündemini takip edebilmesi, kuruluşların yapısı ve işleyişi, yönetici profili konusunda bilgi sahibi olması gerekiyor.
Dünyadaki trendlerin değişmesi, teknolojinin dünyadaki gelişmeleri hızlı takip edebilme imkanı sağlaması, dünya ile rekabet edebilme ve dünya ölçülerinde şirketlere ulaşma, yöneticilerin ve kuruluşların vizyonunu ve yapısını değiştiriyor. Dolayısıyla iletişim stratejileri ve uygulama alanları da farklılık kazanıyor. Dinamik, yenilikçi, teknolojiyi takip edebilen ve uyum gösterebilen, sürekli gelişime açık kişiler olmalılar ki, işletmelerin değişen yapılarına ve dünyadaki gelişime uyum gösterebilsinler.
Açıklama: 23.03.2004 tarihli Röpartaj Dünyası adlı dergiden...
Markalar kimin?
Çalışanı önemseyin, değer verin, geliştirin, sevin, saygı gösterin “aynı gemi içinde“ birlikte var olun, güç kazanın, itibar kazanın ve markanıza değer katın
Çalışanlar, markaları sırtında taşıyor, o nedenle de “ne kadar güçlü çalışan o kadar güçlü marka“ olduğunu hatırlayın!
Çalışanın gücü de nereden çıktı şimdi demeyin sakın, zaten vardı! Çalışanı önemseyin, değer verin, geliştirin, sevin, saygı gösterin ve de “aynı gemi içinde“ birlikte var olun, güç kazanın, itibar kazanın ve markanıza değer katın.
Çalışan nasıl güçlenir? Elbette insan kaynakları bölümü, bu konuda stratejik yaklaşımını gösteriyor. Ama iletişim gözlüğü ile baktığımızda da “kurum içi iletişim“ önem taşıyor.
Günümüzde kurum içi iletişim, kuruluşun hedefindeki stratejinin uygulanmasında yönetime destek olmak anlamını taşıyor.
İletişimde amaç, ilişkide bulunmak değil, iş amaçlarınıza ulaşmak olduğuna göre, çalışanlarla ilişkiler, stratejik hedefler doğrultusunda davranış değişikliğini oluşturmak ya da istediğiniz davranışın devamını sağlamaya yönelik çalışmaları kapsar.
Böyle de olunca, yönetimler birlikte üretip, başarıyı birlikte yakalamanın sırrının çalışanlar ile birlikte hareket etmek olduğunu keşfederler. Özellikle kriz dönemlerinde, çalışan sadakatinin çok daha önem taşıdığı kolaylıkla gözlemlenir.
Kurum içi iletişimde yeni yaklaşım biçimi “ilişki” oluşturmak
Kurum içi iletişim yönetimi de değişimden nasibini aldı. Eskiden, çalışanlar ile ilişkiler tepeden aşağıya doğru inen bir iletişim biçimi ile yürütülürken, yeni yaklaşım biçimi “ilişki oluşturmak” sistemine yönelik oldu.
Kurum içi iletişim, çalışanlarla kuruluş arasında olan bir çalışma. Hedefi belli, çalışanların işe sadakatle bağlanmasını sağlamak ve birlikte üretim gücünü artırmak. Kurum içi iletişimin yöneticisi, tamamıyla yönetim kademesi olup, bunu insan kaynakları departmanı ile yürütmesi en doğru yaklaşım.
Kurum içi iletişim, iletişim çalışmalarının en önemli alanlarından biri. Kuruluşlar dış alanda, farklı sosyal paydaşlarıyla bir aradayken, içeride hiç de küçümsenmeyecek oranlarda çalışanlarıyla bir arada çok uzun saatler geçiriyorlar.
Çalışanlarda kurum aidiyetinin yaratılması, faaliyet alanındaki gelişmelerin, yeniliklerin paylaşılması, çalışanlarda yüksek düzeyde üretkenlik ve motivasyon sağlamanın yanında, sadakat ve müşteri odaklılık yaratarak kurumun sözcülüğünü yapmasını sağlar. Dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya kurulan iletişim her zaman tutarlı ve uygun olur. Ayrıca, kurum içi iletişim, kuruluşların itibarına da etki eden önemli iletişim dallarından biri.
İç İletişim CEO’dan itibaren herkesin görevi
Halkla İlişkiler, insan kaynaklarının bir parçası olacak mı? Sizin düşünceniz nedir bilemem, ama iki disiplinin de devam eden gelişimiyle, halkla ilişkiler ve İK arasında bir kesişim olduğu netleşti.
Bir CEO’nun temel sorumlulukları içinde iç iletişim de bulunuyor ve bu da örgütün gereksinimlerine göre biçim kazanıyor. İç iletişim CEO’dan başlayarak aslında herkesin görevi. Herkesin görevi olsa da, stratejiye bağlı olarak planlı, koordineli bir şekilde yürütülmeli hatta konunun uzmanlarından destek almak da ihmal edilmemeli.
Diğer yandan kurum içinde itibarı sağlamak, yönetime güveni oluşturmak, işyerine bağlılığı sağlamak, İK ve kurumsal iletişim tarafından oluşturuluyor. Böylece, kurumun doğal sözcüleri yaratılıyor.
Bir başka açıdan çalışan gözüyle bakarsak, çalışan kişide işveren davranışları çerçevesinde bilgi verme, yöneticiye güven duyma, işin isteniliş biçimi, tutarlı disiplin ve yönetime katılma yer alır. Kısaca, çalışan çalıştıkları örgütle ilgili bilgi sahibi olmak ister. Bu kendisine değer verildiğinin de bir göstergesidir. Yöneticiye inanç, zor olan bir sürü işin kolaylaşmasına yardımcı olur. Çalışan hangi koşullarda destekleneceğini ya da kendisinden neler beklenildiğini net olarak anlayabilmelidir. Çalışanın daha iş planlama sürecinin başında görüşlerinin alınması olumlu bir hava yaratır ve çalışanın da sorumluluğunu net olarak bilmesine yardımcı olur.
Kurum İçi İletişimde önemli unsurlar;
- Çalışanlara saygı,
- Dürüst geri bildirim, iyi ve kötü haberlerin saklanmadan, açıkça ifadesi
- Tanıma, görme, ödüllendirme
- Katılım ve karar vermede etken olabilme,
- Cesaretlendirme, motive etme
Kurum İçi İletişim önemsenmeli ve üst düzey tarafından sahiplenilmelidir. Bunun sorumluluğu, insan kaynakları/halkla ilişkiler birimleri tarafından paylaşılsa da iç iletişime yönelik çabalarda güven yaratabilmek uzun soluklu bir çalışma. Bu da açıklık ve dürüstlüğe dayanıyor. Halkla ilişkiler yöneticisinin ya da bunu üstlenen kişinin/kişilerin öncelikli görevi, kuruluş içinde iki yönlü interaktif ortamı yaratmaktır.
Yönetici gözüyle bakıldığında, kurum bizim, markayı ben yarattım/yaratırım gibi cümleler iç ses olarak gelebilir. Aslında unutulmamalıdır ki, yönetici de bir çalışandır. Tıpkı diğer çalışanlar gibi. Kuruluşun başarısında da herkesin emeği ve katkısı var, tek başına başarıyla yönetilen kuruluşlar bugünün global düzeninde kalmadı. Yöneticiler marka yaratırken, çalışanlarıyla el ele yaratıyor, hem de güç birliği, sevgi birliği, saygı içinde ama kuruluş hedef ve stratejileri doğrultusunda.
Haydi çalışanlar, markanıza biraz daha sahiplenin ve yöneticinizin omzundaki yükü hafifletin, dayanma gücünü artırın.
Yönetici dediğimiz kişi, sadece marka ile uğraşmıyor ki, bu krizler ve rekabet içinde mucizeler yaratıyor. İşyeri olacak ki, çalışan da olsun. Önce ışıklar yanacak, sistem işleyecek, makineler çalışacak ki, istihdam yaratılsın ve çalışanlar olsun, birlikte var olalım.
Markaların devamlılığı ve itibarında hepimizin sorumluluğu var.
Çalışanlar, markaları sırtında taşıyor, o nedenle de “ne kadar güçlü çalışan o kadar güçlü marka“ olduğunu hatırlayın!
Çalışanın gücü de nereden çıktı şimdi demeyin sakın, zaten vardı! Çalışanı önemseyin, değer verin, geliştirin, sevin, saygı gösterin ve de “aynı gemi içinde“ birlikte var olun, güç kazanın, itibar kazanın ve markanıza değer katın.
Çalışan nasıl güçlenir? Elbette insan kaynakları bölümü, bu konuda stratejik yaklaşımını gösteriyor. Ama iletişim gözlüğü ile baktığımızda da “kurum içi iletişim“ önem taşıyor.
Günümüzde kurum içi iletişim, kuruluşun hedefindeki stratejinin uygulanmasında yönetime destek olmak anlamını taşıyor.
İletişimde amaç, ilişkide bulunmak değil, iş amaçlarınıza ulaşmak olduğuna göre, çalışanlarla ilişkiler, stratejik hedefler doğrultusunda davranış değişikliğini oluşturmak ya da istediğiniz davranışın devamını sağlamaya yönelik çalışmaları kapsar.
Böyle de olunca, yönetimler birlikte üretip, başarıyı birlikte yakalamanın sırrının çalışanlar ile birlikte hareket etmek olduğunu keşfederler. Özellikle kriz dönemlerinde, çalışan sadakatinin çok daha önem taşıdığı kolaylıkla gözlemlenir.
Kurum içi iletişimde yeni yaklaşım biçimi “ilişki” oluşturmak
Kurum içi iletişim yönetimi de değişimden nasibini aldı. Eskiden, çalışanlar ile ilişkiler tepeden aşağıya doğru inen bir iletişim biçimi ile yürütülürken, yeni yaklaşım biçimi “ilişki oluşturmak” sistemine yönelik oldu.
Kurum içi iletişim, çalışanlarla kuruluş arasında olan bir çalışma. Hedefi belli, çalışanların işe sadakatle bağlanmasını sağlamak ve birlikte üretim gücünü artırmak. Kurum içi iletişimin yöneticisi, tamamıyla yönetim kademesi olup, bunu insan kaynakları departmanı ile yürütmesi en doğru yaklaşım.
Kurum içi iletişim, iletişim çalışmalarının en önemli alanlarından biri. Kuruluşlar dış alanda, farklı sosyal paydaşlarıyla bir aradayken, içeride hiç de küçümsenmeyecek oranlarda çalışanlarıyla bir arada çok uzun saatler geçiriyorlar.
Çalışanlarda kurum aidiyetinin yaratılması, faaliyet alanındaki gelişmelerin, yeniliklerin paylaşılması, çalışanlarda yüksek düzeyde üretkenlik ve motivasyon sağlamanın yanında, sadakat ve müşteri odaklılık yaratarak kurumun sözcülüğünü yapmasını sağlar. Dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya kurulan iletişim her zaman tutarlı ve uygun olur. Ayrıca, kurum içi iletişim, kuruluşların itibarına da etki eden önemli iletişim dallarından biri.
İç İletişim CEO’dan itibaren herkesin görevi
Halkla İlişkiler, insan kaynaklarının bir parçası olacak mı? Sizin düşünceniz nedir bilemem, ama iki disiplinin de devam eden gelişimiyle, halkla ilişkiler ve İK arasında bir kesişim olduğu netleşti.
Bir CEO’nun temel sorumlulukları içinde iç iletişim de bulunuyor ve bu da örgütün gereksinimlerine göre biçim kazanıyor. İç iletişim CEO’dan başlayarak aslında herkesin görevi. Herkesin görevi olsa da, stratejiye bağlı olarak planlı, koordineli bir şekilde yürütülmeli hatta konunun uzmanlarından destek almak da ihmal edilmemeli.
Diğer yandan kurum içinde itibarı sağlamak, yönetime güveni oluşturmak, işyerine bağlılığı sağlamak, İK ve kurumsal iletişim tarafından oluşturuluyor. Böylece, kurumun doğal sözcüleri yaratılıyor.
Bir başka açıdan çalışan gözüyle bakarsak, çalışan kişide işveren davranışları çerçevesinde bilgi verme, yöneticiye güven duyma, işin isteniliş biçimi, tutarlı disiplin ve yönetime katılma yer alır. Kısaca, çalışan çalıştıkları örgütle ilgili bilgi sahibi olmak ister. Bu kendisine değer verildiğinin de bir göstergesidir. Yöneticiye inanç, zor olan bir sürü işin kolaylaşmasına yardımcı olur. Çalışan hangi koşullarda destekleneceğini ya da kendisinden neler beklenildiğini net olarak anlayabilmelidir. Çalışanın daha iş planlama sürecinin başında görüşlerinin alınması olumlu bir hava yaratır ve çalışanın da sorumluluğunu net olarak bilmesine yardımcı olur.
Kurum İçi İletişimde önemli unsurlar;
- Çalışanlara saygı,
- Dürüst geri bildirim, iyi ve kötü haberlerin saklanmadan, açıkça ifadesi
- Tanıma, görme, ödüllendirme
- Katılım ve karar vermede etken olabilme,
- Cesaretlendirme, motive etme
Kurum İçi İletişim önemsenmeli ve üst düzey tarafından sahiplenilmelidir. Bunun sorumluluğu, insan kaynakları/halkla ilişkiler birimleri tarafından paylaşılsa da iç iletişime yönelik çabalarda güven yaratabilmek uzun soluklu bir çalışma. Bu da açıklık ve dürüstlüğe dayanıyor. Halkla ilişkiler yöneticisinin ya da bunu üstlenen kişinin/kişilerin öncelikli görevi, kuruluş içinde iki yönlü interaktif ortamı yaratmaktır.
Yönetici gözüyle bakıldığında, kurum bizim, markayı ben yarattım/yaratırım gibi cümleler iç ses olarak gelebilir. Aslında unutulmamalıdır ki, yönetici de bir çalışandır. Tıpkı diğer çalışanlar gibi. Kuruluşun başarısında da herkesin emeği ve katkısı var, tek başına başarıyla yönetilen kuruluşlar bugünün global düzeninde kalmadı. Yöneticiler marka yaratırken, çalışanlarıyla el ele yaratıyor, hem de güç birliği, sevgi birliği, saygı içinde ama kuruluş hedef ve stratejileri doğrultusunda.
Haydi çalışanlar, markanıza biraz daha sahiplenin ve yöneticinizin omzundaki yükü hafifletin, dayanma gücünü artırın.
Yönetici dediğimiz kişi, sadece marka ile uğraşmıyor ki, bu krizler ve rekabet içinde mucizeler yaratıyor. İşyeri olacak ki, çalışan da olsun. Önce ışıklar yanacak, sistem işleyecek, makineler çalışacak ki, istihdam yaratılsın ve çalışanlar olsun, birlikte var olalım.
Markaların devamlılığı ve itibarında hepimizin sorumluluğu var.
Subscribe to:
Posts (Atom)